Eger çogu zaman karşılaştıgınız olaylar sizin canınızı sıkıyor ve "Hep böyle şeyler beni bulur" diyorsanız, olayların öncesinde ne düşündügünüze dikkat edin. Eger sıkça bardak-tabak kırıyorsanız, o anda birisine olan kızgınlıgınızı düşünüyor olabilirsiniz. Yemek yaparken, elinizi kesiyor ya da yakıyorsanız, telaş ediyor veya o işi yapmak istemiyor olabilirsiniz. İşde karşılaştıgınız aksiliklerin oldugu anı bir düşünün, tam o anda ne düşünüyordunuz? Yaptıgınız işi sevmeden mi yapıyordunuz, birisine mi kızgındınız, yoksa birisine birşey mi yapmak istediniz? Newyork'ta bir iş kadını olan Julian, yogun iş temposundan zaman ayırarak kızkardeşleri ile beraber annesinin evini boyamak için gitti. Kardeşleri yükseklik korkuları oldugunu söyliyerek tavanların boyanması işini ona bıraktılar. İki odanın tavanını boyadıktan sonra kızkardeşlerine, "Biriniz de salonun tavanını boyar mısınız" diye sordu. "Yapamayız abla, biliyorsun ikimizin de yükseklik korkusu var," dediler. Julian biraz daha boya almak için alt kata inerken merdivenlerde ayagı kaydı ve düştü. Ayak bilegi burkulmuştu. Kızkardeşlerine, "Bunu yapmayı gerçekten istemiyordum" diye açıkladı. Aslında ayagının burkulması, onun sevmeden yaptıgı işten kurtulmasına sebep olmuştu. Bir süre dinlendi, bu arada kızkardeşleri evi boyamayı bitirmişlerdi.
Bunun bir benzeri bizim işyerinde olmuştu. Emekliligi yaklaşan Mehmet Beye, yaptıgı işlere ilaveten, giden malların makbuzlarını kesme işi de verilmişti. Mehmet bey bu işi yapmayı istemiyordu. Bir süre sonra kolu uyuşmaya, konuşması peltekleşmeye başladı. Bir akşam işten çıktıgında, işhanının önünde ayagı takıldı, düştü ve sag kolu kırıldı. Sevmedigi işi yapmaktan kurtulmuştu. Hastaneye gitti ve 2-3 ay içinde de emekli oldu.
Siz siz olun, yapmak zorunda oldugunuz işleri severek yapın, beyninize "Bu da nerden çıktı şimdi", "Şu işi yapmayı hiç sevmiyorum" gibi mesajlar vermeyin. Çünkü beyninizin sizi engellemek için ne yapacagı hiç belli olmaz. Masanızın üzerindeki bardaga çarpıp, 1-2 saat ugraşarak hazırladıgınız dosyanın üzerine çay-su dökebilirsiniz. Çünkü beyniniz sevmediginiz işten sizi kurtarmaya çalışmaktadır. Beynimiz bizim düşündügümüz herşeyi gerçekleştirmek için programlanmıştır. Aynen lambadan çıkan cin gibi, sizin düşündügünüz her şey için "Emriniz olur" der ve onu gerçekleştirir. Bazılarını hemen, bazılarını zaman içinde gerçekleştirir, ya da sizi o işi yapmaya hazırlar, yönlendirir. İsteklerinizi resim haline getirir, siz o resimleri degiştirmezseniz onları aynen uygular. Fakat onların neticelerinin ne olacagını hesaplayamaz. Beynimiz, olumsuz komutları almaz, onları da olumlu olarak gerçekleştirir. Başka birisi için düşündügünüz şeyi, bir bakarsınız ki siz yapmışsınız."Şunu yapmıyayım" dersiniz, bir süre sonra yaparsınız. Resimlerin iyi veya kötü olması, olumlu ya da olumsuz olması, baska biri için düşünülmüş olması onu ilgilendirmez. Beynimiz resimde ne görürse onu uygular. Sonra siz de,"Benim istedigim tam bu degildi, "Korktugum başıma geldi", "Ben ona kızıyordum, nasıl oldu da sevdim" dersiniz. Hele bir de kararsızlık, ikirciklilik varsa yandınız. O zaman da sizi oynatır. Aman ha! Siz siz olun, daima pozitif düşünün ve kararlı olun, yaptıgınız işi severek yapın, siz kazanırsınız...
Bunun bir benzeri bizim işyerinde olmuştu. Emekliligi yaklaşan Mehmet Beye, yaptıgı işlere ilaveten, giden malların makbuzlarını kesme işi de verilmişti. Mehmet bey bu işi yapmayı istemiyordu. Bir süre sonra kolu uyuşmaya, konuşması peltekleşmeye başladı. Bir akşam işten çıktıgında, işhanının önünde ayagı takıldı, düştü ve sag kolu kırıldı. Sevmedigi işi yapmaktan kurtulmuştu. Hastaneye gitti ve 2-3 ay içinde de emekli oldu.
Siz siz olun, yapmak zorunda oldugunuz işleri severek yapın, beyninize "Bu da nerden çıktı şimdi", "Şu işi yapmayı hiç sevmiyorum" gibi mesajlar vermeyin. Çünkü beyninizin sizi engellemek için ne yapacagı hiç belli olmaz. Masanızın üzerindeki bardaga çarpıp, 1-2 saat ugraşarak hazırladıgınız dosyanın üzerine çay-su dökebilirsiniz. Çünkü beyniniz sevmediginiz işten sizi kurtarmaya çalışmaktadır. Beynimiz bizim düşündügümüz herşeyi gerçekleştirmek için programlanmıştır. Aynen lambadan çıkan cin gibi, sizin düşündügünüz her şey için "Emriniz olur" der ve onu gerçekleştirir. Bazılarını hemen, bazılarını zaman içinde gerçekleştirir, ya da sizi o işi yapmaya hazırlar, yönlendirir. İsteklerinizi resim haline getirir, siz o resimleri degiştirmezseniz onları aynen uygular. Fakat onların neticelerinin ne olacagını hesaplayamaz. Beynimiz, olumsuz komutları almaz, onları da olumlu olarak gerçekleştirir. Başka birisi için düşündügünüz şeyi, bir bakarsınız ki siz yapmışsınız."Şunu yapmıyayım" dersiniz, bir süre sonra yaparsınız. Resimlerin iyi veya kötü olması, olumlu ya da olumsuz olması, baska biri için düşünülmüş olması onu ilgilendirmez. Beynimiz resimde ne görürse onu uygular. Sonra siz de,"Benim istedigim tam bu degildi, "Korktugum başıma geldi", "Ben ona kızıyordum, nasıl oldu da sevdim" dersiniz. Hele bir de kararsızlık, ikirciklilik varsa yandınız. O zaman da sizi oynatır. Aman ha! Siz siz olun, daima pozitif düşünün ve kararlı olun, yaptıgınız işi severek yapın, siz kazanırsınız...
Zekai KILIÇARSLAN
0 yorum:
Yorum Gönder