Namaz, günlük hayatımızın beş köşesini ayakta tutan elmas bir sütundur. Sabah namazı, sabahın asude ve ürkek vaktinde sonsuzluğa değdirir alnımızı. Öğle namazı, günün telaşları içinde çekip alır kalbimizi, dünyanın dağdağısından göklere çağırır ruhumuzu. İkindi namazı, ikindi vaktinin sarı soluk renginden cennetin çiçeklerine eriştirir gözlerimizi. Akşam namazı, kızıl ufuklarda ayrılık ve ölüm şarkıları söylenirken ebedî vuslatın sabahında teselli eder kalbimizi. Yatsı namazı, unutuşun derin karanlığından, yokluğun dipsiz kuyusundan çekip alır bedenimizi; Mâbudmuzca hep hatırda kalan, hep hatırlanan olacağımızı müjdeler kalbimize. Ve yeniden sabah namazı; öğle telaşının, ikindi zevâlinin, akşam ölümünün ve yatsı unutluşunun ardından yeni bir haşir sabahını hatırlatır nefislerimize...
Müslüman saatinin sonsuzluğa değern uçlarıdır namaz vakitleri... Müslüman, günü namazın varlığına göre bölümler, ezanın çağrısına göre biçimlendirir. Buna göre, her Müslüman her an iki namaz arasında yaşar. Telâşları ve yoğunlukları namaz saatlerinin ikliminden nefeslenir. Sükûnetleri ve koşuşturmaları secde ve duaların dokunuşuyla derinleşir.
Meselâ, sabah namazı kılan için, güneşten sonraya kalmak yoktur; o hep güneşten önceye ayarlanmıştır gönlünün saatini. Başkalarının derin unutuluşlarda ve gafletlerde geçirdiği sözüm ona "sabahın körü" ona göre en büyük güneşlerin doğduğu aydınlanma ufkudur. Sabah namazını kılanlar uyandırır güneşi, herkesin adına. Öğle namazını kılan, herkesin dünay telaşında olduğu bir anda, herşeyi ve herkesi bir tekbirle arkasına savurur; "en büyük" olanın gördüklerimiz arasında olmadığını ilân eder. Bir köşede, kendi başına, seccadesini üzerinde herşeyi bir kenara bırakı, çoğo bir eyleyen, biri çok eyleyen Rabbinden haber veren kıblesine döner, güneşin zirveye çıktığı anda, o da zamanın zirvesinden selâmlar Rabbini. İkindiyi kılan, herşeyin solgun bir gül gibi zevâle akması karşısında, secdelerde direnir ayrılıklara, dualarca tutunur sonsuzluğa. İkindinin secdesinde dünya uğultusunu tatlı bir mırıltı gibi duyar; gidenlerin gitmesinden telâşa kapılmaz, sonsuz bir ânın orta yerinde hep diri kalacğını bilir. Akşam namazının rükûlarında beli bükülmüş ihtiyarların sonsuz ve sınırsız umutları okunur; dilleirndeki ve gönüllerindeki "Sübhan"ın huzurunda yeniden gençleşirler. Ve yatsıyı kılan, kıyamlarında, dünyanın, yüzünü gündüzden geceye döndürmesiyle hatırladığımız kabir gecesinin karanlığında sıcak, sımsıcak,âşina ve hep tanıdık bir kandil tutuşturur.
TESBİHAT, namazın anlamını yeniden hatırlamak ve telkin etmek için öğretilmiştir. Tesbihat, namazın henüz tahmin edemeyeceğimiz derinliğinden kucağımıza savrulan çiçekler gibidir. Tesbihat, namazın henüz bilemeyeceğimiz serinliğinden avuçlarımıza dökülen sular gibidir. Tesbihat sözleri, dudaklarımıza değen şebnemler gibi, avuçlarımızı doldurup taşan kristaller gibi, bizden ama bizden ötesine haber veren canlı varlıklardır. "Sübhanallah" sözü, dudaklarımızın buluştuğu en anlamlı âna denk gelir. "Elhamdülillah" sözü, nefeslerimizin taşıdığı en kıymetli cevherdir. Ve "Allahu Ekber" sözü, dilimizin ve damağımızın dokunduğu en büyük lezzettir. Tesbihat sözleri, namazın bu dünyada da hissedeceğimiz meyveleri gibidir. Cennetin kokusunu taşırlar ruhumuz, Tûba ağacının dallarını uzatırlar elimize, haşrin müjdesini dokundururlar tenimize...
Bununla birlikte, çoğumuzun namazdan tesbihatı yapmadan kalktığı bir vakıadır. Bunun bahanesi ise büyük bir ihtimalle vakit darlığıdır. Bu tesbihatın mealini hazırlayan olarak, kendimi inandırmaya çalıştığım gerçeği size de söyleyeyim son söz olarak: Namaz tesbihatı için vaktinizin dar olduğunu düşünüyorsanız, tesbihatın vaktinizi genişleteceğini düşünmelisiniz.
Hayatımızın namazla ebedîleşmesi, namazımızın tesbihatla güzelleşmesi duasıyla...
Senai DEMİRCİ
Namaz Tesbihatı
Timaş Yayınları
Müslüman saatinin sonsuzluğa değern uçlarıdır namaz vakitleri... Müslüman, günü namazın varlığına göre bölümler, ezanın çağrısına göre biçimlendirir. Buna göre, her Müslüman her an iki namaz arasında yaşar. Telâşları ve yoğunlukları namaz saatlerinin ikliminden nefeslenir. Sükûnetleri ve koşuşturmaları secde ve duaların dokunuşuyla derinleşir.
Meselâ, sabah namazı kılan için, güneşten sonraya kalmak yoktur; o hep güneşten önceye ayarlanmıştır gönlünün saatini. Başkalarının derin unutuluşlarda ve gafletlerde geçirdiği sözüm ona "sabahın körü" ona göre en büyük güneşlerin doğduğu aydınlanma ufkudur. Sabah namazını kılanlar uyandırır güneşi, herkesin adına. Öğle namazını kılan, herkesin dünay telaşında olduğu bir anda, herşeyi ve herkesi bir tekbirle arkasına savurur; "en büyük" olanın gördüklerimiz arasında olmadığını ilân eder. Bir köşede, kendi başına, seccadesini üzerinde herşeyi bir kenara bırakı, çoğo bir eyleyen, biri çok eyleyen Rabbinden haber veren kıblesine döner, güneşin zirveye çıktığı anda, o da zamanın zirvesinden selâmlar Rabbini. İkindiyi kılan, herşeyin solgun bir gül gibi zevâle akması karşısında, secdelerde direnir ayrılıklara, dualarca tutunur sonsuzluğa. İkindinin secdesinde dünya uğultusunu tatlı bir mırıltı gibi duyar; gidenlerin gitmesinden telâşa kapılmaz, sonsuz bir ânın orta yerinde hep diri kalacğını bilir. Akşam namazının rükûlarında beli bükülmüş ihtiyarların sonsuz ve sınırsız umutları okunur; dilleirndeki ve gönüllerindeki "Sübhan"ın huzurunda yeniden gençleşirler. Ve yatsıyı kılan, kıyamlarında, dünyanın, yüzünü gündüzden geceye döndürmesiyle hatırladığımız kabir gecesinin karanlığında sıcak, sımsıcak,âşina ve hep tanıdık bir kandil tutuşturur.
TESBİHAT, namazın anlamını yeniden hatırlamak ve telkin etmek için öğretilmiştir. Tesbihat, namazın henüz tahmin edemeyeceğimiz derinliğinden kucağımıza savrulan çiçekler gibidir. Tesbihat, namazın henüz bilemeyeceğimiz serinliğinden avuçlarımıza dökülen sular gibidir. Tesbihat sözleri, dudaklarımıza değen şebnemler gibi, avuçlarımızı doldurup taşan kristaller gibi, bizden ama bizden ötesine haber veren canlı varlıklardır. "Sübhanallah" sözü, dudaklarımızın buluştuğu en anlamlı âna denk gelir. "Elhamdülillah" sözü, nefeslerimizin taşıdığı en kıymetli cevherdir. Ve "Allahu Ekber" sözü, dilimizin ve damağımızın dokunduğu en büyük lezzettir. Tesbihat sözleri, namazın bu dünyada da hissedeceğimiz meyveleri gibidir. Cennetin kokusunu taşırlar ruhumuz, Tûba ağacının dallarını uzatırlar elimize, haşrin müjdesini dokundururlar tenimize...
Bununla birlikte, çoğumuzun namazdan tesbihatı yapmadan kalktığı bir vakıadır. Bunun bahanesi ise büyük bir ihtimalle vakit darlığıdır. Bu tesbihatın mealini hazırlayan olarak, kendimi inandırmaya çalıştığım gerçeği size de söyleyeyim son söz olarak: Namaz tesbihatı için vaktinizin dar olduğunu düşünüyorsanız, tesbihatın vaktinizi genişleteceğini düşünmelisiniz.
Hayatımızın namazla ebedîleşmesi, namazımızın tesbihatla güzelleşmesi duasıyla...
Senai DEMİRCİ
Namaz Tesbihatı
Timaş Yayınları
0 yorum:
Yorum Gönder